Modern toplumlarda kadınların karşılaştığı cinsiyet temelli baskı ve ayrımcılıklar, psikolojik açıdan ciddi sorunlara yol açabilir. Feminist terapi, toplumsal cinsiyet temelli sorunlara odaklanan ve 1960’lı yıllardan bu yana gelişen bir psikoterapi biçimidir. Bu terapi, özellikle kadınların maruz kaldığı önyargılar, ayrımcılıklar ve stres kaynaklarına çözüm üretmeyi amaçlar.
Toplumsal faktörleri gözeten bu yaklaşımda, bireylerin kendi kararları ve sorumlulukları da büyük önem taşır. Başlangıçta sadece kadınlar için tasarlanmış olsa da, zamanla tüm cinsiyet kimliklerine hizmet eden kapsayıcı bir terapi yöntemi haline gelmiştir. Verywell Mind tarafından paylaşılan bilgilere göre, feminist terapi dört temel yaklaşım içerir: Liberal Feminizm, Kültürel Feminizm, Radikal Feminizm ve Sosyalist Feminizm. Bu yaklaşımlar, güçlenme, toplumsal roller ve sistemsel baskılar üzerine odaklanır.
Feminist terapi, yapısal olmayan ve özgün bir terapi türüdür. Bu yöntemde katı kurallar bulunmaz ve danışan, kendi yaşamının uzmanı olarak görülür. Terapi sürecinde kullanılan yöntemler arasında bibliyoterapi, belirtiyi iletişim olarak görme, güç analizi, atılganlık eğitimi ve yeniden çerçeveleme yer alır. Bu terapinin, özellikle kompleks travmalar, ruhsal rahatsızlıklar, sosyoekonomik sorunlar ve cinsel yönelim meseleleri gibi alanlarda oldukça etkili olduğu bilinmektedir.
Tanı koymaya odaklı olmayan feminist terapi, sorunları birey değil, yaşanılan toplumsal çevre ve yapısal dinamikler üzerinden değerlendirir. Bu sayede, bireyin farkındalık kazanması, güçlenmesi ve bağımsız bir yaşam sürmesi gibi önemli kazanımlar sağlar. Uzun vadede, kadınların ve farklı kimliklerin yaşam kalitelerini artırmaya yönelik bu yöntem, bilimsel araştırmalarla henüz geniş çapta kanıtlanmasa da, toplumsal fayda açısından önemli bir alternatif olmaya devam etmektedir.