Uzmanlar, kronik yorgunluk, öfke ve motivasyon kaybı gibi semptomların düşük testosteron seviyelerine işaret edebileceğini belirtiyor. Son yıllarda enerji, sağlık, güç ve cinsellik kavramlarıyla özdeşleşmiş olan testosteron, hem erkek hem de kadın sağlığında önemli rol oynuyor. Günümüzde birçok takviye ürünü, testosteron seviyelerini artırmayı vaat ediyor; ancak düşük testosteronun gerçekten bu kadar yaygın mı, yoksa bu sadece bir pazarlama stratejisi mi olduğu konusunda araştırmalar devam ediyor. 1935 yılında boğa testislerinden izole edilerek tanımlanan testosteron, erkeklerde testislerde üretilir ve sperm üretimi ile cinsel istekte kritik öneme sahiptir. Yalnızca üreme ile sınırlı olmayan bu hormon; kas ve kemik kütlesinin korunması, yağ dağılımı ve kırmızı kan hücresi üretimi gibi temel fonksiyonları da etkiler.
Testosteron seviyeleri genellikle erkeklerde 20'li yaşların başında zirveye ulaşır ve 30 yaşına kadar stabil kalır. Bu seviyelerin her yıl ortalama yüzde 1 oranında azaldığı bilinmekle birlikte, çoğu sağlıklı erkekte ciddi bir düşüş gözlenmez. Ancak bazı araştırmalar, erkeklerin yaklaşık %25'inde düşük testosteron seviyelerinin görülebileceğini ortaya koyuyor. 2021 yılında yayımlanan büyük çaplı T4DM klinik çalışması, testosteron artırmanın diyabet kontrolünü iyileştirdiğini ve prediyabet belirtileri gösteren erkeklerde de olumlu sonuçlar sağladığını gösteriyor.
Uzmanlar, yaşam tarzı, obezite, stres ve beslenme gibi faktörlerin düşük testosteron seviyelerinin artmasında rol oynadığını belirtiyor. Dr. Jeff Foster, düşük testosteron belirtilerinin yaşlanma belirtileriyle karıştırılabildiğine dikkat çekiyor. Sürekli yorgunluk, öfke, motivasyon kaybı ve cinsel istekte azalma en yaygın semptomlar arasında yer alırken, seviyeler daha da düştüğünde kas kaybı, yağlanma, hafıza sorunları ve cinsel fonksiyon bozuklukları ortaya çıkabiliyor. Bu durumlar gece terlemeleri, sıcak basmaları ve uyku düzeninde bozukluklar gibi ek belirtilerle de kendini gösterebilir. Ayrıca 2023 yılında yayımlanan araştırmalar, testosteron tedavisinin kalp hastalığı öyküsü olan erkeklerde güvenli olduğunu ve prostat kanseri riskini artırmadığını ortaya koydu. Hormon tedavisinin, bazı durumlarda riskleri azaltabileceği öne sürülüyor.