Son yıllarda sadece Avrupa'da bile milyonlarca kişinin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ile mücadele ettiği bilinmektedir. Uzmanlar, DEHB’nin çeşitli belirtilerini tanımanın ve doğru tedavi yollarını belirlemenin önemli olduğunu vurguluyor. Klinik psikolog Seb Thompson, DEHB’yi “bireyin dikkatini toplama, hiperaktivite ve dürtüsellik düzeylerini etkileyen nörogelişimsel bir bozukluk” olarak tanımlıyor. Uzman isim, bu kişilerin genellikle hiperaktivite ve dürtüsellikle mücadele ettiklerini ancak bazen sadece tek bir alanda dikkat sorunları yaşayabildiklerinin altını çiziyor. DEHB hakkında pek çok yanlış anlaşılma bulunduğuna da değinen Thompson, semptomların başka durumların sonucu olabileceğine dikkat çekiyor. Özellikle otizm spektrum bozukluğu, öğrenme güçlüğü, depresyon veya travma gibi faktörlerin de DEHB semptomlarını taklit edebileceğini belirtiyor.
Thompson, DEHB semptomlarını şu şekilde sıralıyor: Uzun süre dikkat gerektiren görevlerde zorlanma, eşyaları kaybetme veya yanlış yere koyma, odaklanmanın kolayca dağılması, hayal kuruyormuş gibi görünme, planlama ve organizasyonda güçlükler, talimatları takip etmekte yaşanan zorluklar. Değeri atlamadan, hiperaktivite ve dürtüsellik semptomlarının da önemli olduğunu söylüyor; sürekli kıpırdanma, sessiz ortamda rahatsızlık hissetmek, sıra beklemede güçlük, düşünmeden hareket etmek ve riskleri göze alma eğilimleri bu belirtiler arasında yer alabilir. Ayrıca, DEHB’li bireylerin düşük özgüven, depresyon ve kaygı sorunlarıyla da mücadele edebildiği biliniyor.
DEHB tedavisinde genellikle kullanılan yöntemler arasında ilaç tedavisi (stimulant ilaçlar gibi), psikoterapi ve davranışsal terapi ile eğitim ve destek programları bulunuyor. Uygun destek ve tedaviyle DEHB’nin günlük yaşamı ve sosyal ilişkileri olumsuz etkilerinden korunmak mümkün. Uzmanlar, erken tanı ve doğru müdahalenin, bireylerin yaşam kalitesini artırmada anahtar rol oynadığını belirtiyorlar.